Ringo'nun Gerçek Hikayesi

Nişantaşı ve Teşvikiye'nin renkli figürü Ringo'nun derli toplu hikayesi... Biraz kavramsal biraz sözlü tarihsel biraz da çocukluk anıları, ohh mis. Böylelikle Ekşi Sözlük'teki başlığıyla  Mimarlara Mektup Bülteni Aralık Sayısı'nda (sayfa 14) yayınlanan "Bir Nişantaşı İkonu Olarak 'Ringo' Efsanesi" ortaya çıkmış oldu. Güzel okumalar...

Bir Nişantaşı İkonu Olarak 'Ringo' Efsanesi


       "Günümüzde mekan kavramı, salt fiziksel bağlamıyla değil, mekanı "yaşanılan yer" yapan, sosyal, ekonomik, kültürel ve en önemlisi demografik boyutlarıyla geçmiş yaşanmışlıkları, anıları, çatışmaları, uzlaşıları, günlük yaşamın tarihini içinde barındıran ve karakteristiğiyle de bunu yansıtan bir kavram olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla mekan, insan bağlamından kopuk, ondan bağımsız ve soyutlanmış şekilde düşünülemez. Hele ki içinde bu zamana kadar yaşamış tüm canlılığın belleklerini barındırıyorken…

Mekana, insan faktörü dokunduğunda ise ortaya "anı" ya da "yaşanmışlık" çıkar. İnsanların, içinde yaşadığı zamanı ve mekanı değerlendiriş, deneyimleyiş veyahut yaşayış biçimiyle duyumsaması, onların mekanlara, zaman dilimlerine, genel itibariyle de anılar ve yaşanmışlıklara bağlılığını ve bu bağlılığın derecesini belirler. kısacası görülen mekandan çok farklı bir mana ihtiva eden, "mekanları içselleştirmek" olgusunu yaratır.

Bu nedenledir ki mekanlara kolay müdahale edilemez ve edilmemelidir. Zira sadece gözün görebildiği fiziksel yapının değiştirilmesi ya da yeniden yapılandırılması ile yeni " yaşam alanları" tanımlamak olanaksızdır. Bu, esasında geçmişte millet olarak -bırakın düşünebilmeyi- hayata geçirebildiğimiz, son zamanlarda ise esamisi okunmayan çok ince bir düşünce ve saygının düşünsel manada mekandaki tezahürü niteliğindedir.

Fakat yine de mekanı anlayabilmek ve içselleştirebilmek adına orayı salt konaklama, ulaşım ya da diğer kentsel faaliyetler için kullanmamak gerekir. Tüm bu "belleğin" farkında olarak yaşamak, ve hatta orada daha evvelden yaşamış ve mekanın zihninde yer etmiş, adeta mekanla, tarihle, yaşanmışlıkla bütünleşmiş aykırı figürlere, mekanın, hiçbir kitap ya da dergide bulamayacağımız gizli, sivil tarihini anlayabilmek için bakmak gerekir.

İşte tüm bu belleğin sahip olduğu değerlere ve figürlere yılların acımasızlığında kaybolmadan gereken önemi vermek, belki de vefa bağlamında onları yad etmek gerekir.



Bahsedeceğim, muhtemelen sizlere şimdilerde masal gibi gelecek birinin, bir efsanenin hikayesi; Ringo’nun…

Kafasında hasır şapkası, kolunda hasır sepeti ile kimilerinin aylak adam, kimilerinin ise seyyah ruhlu olarak nitelendirdiği aykırı bir “beyefendi” figürüydü Ringo. Yolu Nişantaşı, Maçka ve de Teşvikiye tarafına düşenlerin muhakkak görmüş, fakat belki dikkat bile etmemiş olduğu biriydi. İnsanı en keyifsiz anında keyiflendiren gerçek ve saf bir samimiyet timsaliydi. Sokak kedilerinin babası, küçük çocukların ise oyun arkadaşı olurdu.


Teşvikiye’nin en güzel dönemlerinde yarım asır ömrünü geçirmiş bir ailenin, bu ömrün sadece 10 senelik kısmına yetişebilen belki şanslı, belki de çok şanssız bir ferdi olarak benim de hayal meyal de olsa zihnimde yer etmişliği vardır Ringo’nun. Hem nasıl etmesin, hasır şapkasıyla renkli kıyafetleriyle, güler yüzü, kibar, yardımsever yaklaşımlarıyla zihne kazınır, kedileri, kolundaki sepeti, rengârenk çiçekleri, meyveleri ile gönüllerimizin sevecen başkahramanı olurdu.

 Hiçbir derdi tasası yokmuş gibi sabahın ilk ışıklarında kolundaki meyve ve çiçek dolu sepetiyle, zamanının komşuluk ilişkilerinin sıkı sıkıya olduğu, her ırk her din her sosyal ve ekonomik yapıdan insanın büyük bir hoşgörü örneğiyle, Osmanlı kültürü ve vakurluğuyla yaşadığı, mekansal ve sosyal bağlamda henüz kapitalizmin açgözlü yıkıcı dönüşümlerini yaşamamış Teşvikiye sokaklarında dolaşırdı. Herkesi tanır, herkesle sohbet eder, her yaş grubundaki insanla da anlaşmayı ve kendini sevdirmeyi bilirdi. Tanımadığı kişilerin bile o anki halet-i ruhiyesini anlar, usulca yanına yanaşır ve o sıcacık gülümsemesiyle birlikte büyük bir kibarlıkla çiçek ya da meyve uzatırdı.

Cennetmekân dedemle sokak ortasındaki sohbetleri hep yüzümü güldürür, benim güldüğümü gören Ringo ise daha büyük bir gülümsemeyle bana meyve ikram ederdi. Başta mahallenin diğer çocukları gibi biraz çekinip korksam da sonunda kendisinin sıcak tavırlarına dayanamaz, ikram ettiği meyveyi alır ve eve dönerdim. Çocuk zihnimle Ringo’nun aramızda yaşayıp bizi kollayan gerçek bir kahraman olduğunu düşünürdüm. Biraz büyüyünce daha da iyi anlamaya başlıyordum kendisini.

Ringo’yu anlamak… Düşüncelerini, iyiliğini, dostluğunu kısacası Ringo’yu Ringo yapan her özelliğinin temelinde yatanları anlamayı öylesine arzuluyordum ki herkese sürekli onun hakkında sorular soruyordum. Büyüklerime, komşulara, bir şekilde yolu Ringo ile kesişmiş herkese; aslında kim bu adam? Nereden gelmiş? Kimi kimsesi yok mu? Bir ailesi yok mu?...

Elbette varmış. Her efsane gibi kendisinin de abartılı ve "efsane" olan hayat hikâyesinin ardında bir de gerçek olanı varmış.

Ringo, Arnavut asıllı varlıklı bir ailenin tek çocuğudur. Kesin zamanı belli olmamakla birlikte Osmanlı döneminde ailesi Teşvikiye’ye taşınır. Ailesinin, Sultan Abdulmecid’in emriyle kurulan Teşvikiye mahallesinin ilk yerleşimcilerinden olduğu tahmin edilmektedir. Ailesinin ekonomik durumundan ötürü Ringo’nun varlıklı bir hayatı, oldukça geniş bir çevresi vardır. Gençken de yine herkes tarafından sevilen bir çocuktur Ringo. Bir de canından çok sevdiği bir kız olduğundan bahseder büyükler…

Yıllar içinde önce ailesini kaybetmiş, daha sonra Atatürk’ün emriyle İstanbul’u planlamaya davet edilen Henri Prost, Maçka Parkı planını yapınca planlanan park alanı üzerinde bulunan mülkünü hiçbir karşılık beklemeden devlete bırakmıştır. İlerleyen zamanlarda ise bir şekilde sevdiği kızla arasına ayrılık girmiş ve bir müddet ortadan kaybolmuştur Ringo… Bu konuda farklı hikayeler anlatılır hep. Bir hikaye, Ringo’nun sevdiğini bir trafik kazasında kaybettiğiyle ilgilidir. Diğeri ise, sevdiğinin onu terk ettiğiyle ilgili... Neyse sonra doğup büyüdüğü semte gelmiş, burayı sahiplenmiş, hayatının sonunu burada beklemiş ve 13 Kasım 2005’te hayata gözlerini yumarak bir efsane haline dönüşmüştür.

Derler ki acımasız kaderine inat, her şeyini kaybettikten sonra bile mutlu olmaya, etrafındakileri mutlu etmeye çalışan ve bu devre ait olmayan yüce gönüllü bir insandır…

Derler ki her daim cebinde bir tomar para bulunur fakat paraya pula zerre ehemmiyet vermez, sahipsizlerin sahibi, sokak kedilerinin fahri babasıdır…

Derler ki hiç kuramamış olduğu aile ve çocuk özlemindendir, küçük çocuklara ilgi duyması, onları eğlendirmesi, sepetindeki taze meyvelerden vermesi…

Ve derler ki sevdiğine bir çiçek veremeden ayrılık yaşamasındandır, üzgün ve solgun bir hanım gördüğünde sepetinden usulca çiçeğini uzatması...

Her şeyiyle efsanedir Ringo, benim efsanem, hepimizin efsanesi…
Nur içinde yat, her şey bittiğinde yukarıda bir yerlerde mutlaka bulacağım seni...

                                                                                                              Ahmet Uzun"

Comments

  1. Mükemmel anmışsınız Ringo'yu, o benim de efsanem.. Sevgiler
    Özhan Erem

    ReplyDelete
    Replies
    1. Ozhan Bey,
      Nazik yorumunuz icin cok tesekkurler. Umarim Ringo, nesilden nesile aktarilan bir deger olarak yasamaya devam eder.
      Sevgiyle...

      Delete
  2. Şişli Belediyesi heykelini yapsa Abdi İpekçiye, sepetinden kuşlar su içse, bir başka yerinden kediler mama yese, hatta bizim gibi onu sevenler, çiçek ve mandalina doldursak o heykelin sepetine..

    ReplyDelete
    Replies
    1. Muhteşem güzel bir düşünce. Macka parkina dikilmeli heykeli..NKL li kizlarin cogu Ringo nun ikram ettigi meyve ya da ciceklerden almistir. Cok beyefendi, tatli dilli, şakacı sevecen bir insandi. Onunla sohbet etmiştim ben de yillar sonra Maçka parkinda. Allah gani gani rahmet eylesin

      Delete
    2. Ozhan Bey ve Nurbanu Hanim,
      Macka Parki'nda Ringo Heykeli fikri cok cok guzel. Gerekirse bir proje yarismasi duzenlenip oylarla en guzel heykel secilebilir.
      Bunu, gelecek projelerimizin icerisine dahil ettik. Umarim en kisa zamanda gerceklestirebiliriz.
      Sevgiler
      Urban Creatives Ailesi

      Delete
  3. Ah ringo ahhh... Yazınızla nkl günlerime geri döndüm çook meyvesini yemişimdir, nur içinde yatsın hasır şapkalı mavi yelekli ringom....

    ReplyDelete
  4. Tam bir ikon , okul bekçisi gibi kim hangi okula , kimin ailesi bilirdi. kendisi meşhur ıslık çalar ve en meşhur meyvası erik, çağla , mandalina idi , rivayete göre valide çeşme ile maçka arasında kalan eski bahçede teyzesi ile oturur. denirdi ama ne kadar doğru bilmem. Ayrıca onun zamanında hiç bir uyuşturucu , kötü niyetli insan o bölgede çocuklara taciz olmazdı

    ReplyDelete

Post a Comment

Popular Posts